KEFALET SÖZLEŞMESİ VE GEÇERLİLİK ŞARTLARI
- kafkahukuk
- 24 Ağu 2021
- 5 dakikada okunur

KEFALET SÖZLEŞMESİ VE İCRA KEFALETİ
Kefalet Sözleşmesi Nedir?
Kefalet sözleşmesi, borçlunun alacaklıya olan borcunun ödenmemesi halinde kefilin mevcut borcun ödenmesini taahhüt ettiği sözleşme olarak tanımlanabilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus kefalet sözleşmesinin varlığından bahsedebilmek için asıl borç ilişkinin mevcut olması gerektiğidir. Bu sebeple öğreti ve uygulamada kefalet sözleşmesi, tali (ikincil) borç ilişkisi olarak ifade edilir.
Kefalet sözleşmesinin bir diğer özelliği de fer’i (bağlı) borç ilişkisi olmasıdır. Bunun sonucu ise asıl borç ilişkisinin sona ermesi halinde kefalet sözleşmesi de sona erecektir. Yani kefalet sözleşmesinin kaderi asıl borç ilişkisine bağlıdır.
Kefalet sözleşmesine ilişkin genel düzenlemeler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 581 ve devamındaki maddelerde yer almaktadır.
İcra Kefaleti: İcra dosyasının tarafı olmayan üçüncü kişilerce icra dairesi huzurunda ya da haciz esnasında dosya borcunun kısmen veya tamamen ödenmesinin üstlenilmesidir. Konuya ilişkin daha fazla detay aşağıda verileceğinden burada icra kefaleti hakkında daha fazla açıklama yapılmayacaktır.
Kefalet Sözleşmesinin geçerlilik Şartları
Kanunda kefalet sözleşmesinin belirli şartlara tabi tutulduğu görülmektedir. Bu şartlara uyulmaması halinde ise kefalet sözleşmesi geçerli olmayacaktır. Şöyle ki Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesine göre Kanunda düzenlenen geçerlilik şartlarına uyulmaması halinde yapılan hukuki işlemler kesin olarak hükümsüz olacaktır. Kefalet sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen şartlarını şu şekilde sayabiliriz:
Tam Ehliyetli Olmak:
Kefalet sözleşmesinin tarafı olan kefilin tam fiil ehliyetinin olması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu madde 10’a göre ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Ergin olmamakla birlikte ayırt etme gücüne sahip olanlara “sınırlı ehliyetsiz” denilmektedir. Türk Medeni Kanunu madde 449’da sınırlı ehliyetsizler bakımından yasal temsilcinin rızası olsa dahi yapılamayacak işlemler belirtilmiştir. Kefil olmak da bu işlemler arasında sayılmıştır. Özetle tam ehliyetli olmayan bir kişinin kefil olarak gösterilmesi halinde kefalet sözleşmesi geçerli olmayacaktır.
Eşin Rızası:
Normalde kefil olmak için tam ehliyetli olmak yeterli olmakla beraber Kanun evli kişiler bakımından sınırlayıcı bir düzenleme getirmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1. maddesine göre “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır”.
Türk Borçlar Kanunu madde 584/3’te de eşin rızasının gerekmediği istisnai bir durum düzenlenmiştir. Şöyle ki “ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27.12.2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.”
Yazılı Yapılması:
Türk Borçlar Kanunu madde 583 gereğince kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Bu düzenleme gereğince kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı ve kefalet tarihini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Ayrıca kefilin müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini de yazılı olarak kefalet sözleşmesinde belirtmesi gerekmektedir.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulmasında da aynı şekil koşullarına uyulması gerekmektedir. Ayrıca kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler de yukarıda belirtilen şekil şartlarına uygun şekilde yapılmalıdır.
Şekil Şartlarının İcra Kefaleti Bakımından Uygulanması
İcra İflas Kanunu’nun “İlam mahiyetini haiz belgeler” başlıklı 38. maddesine göre icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Ayrıca bu madde kapsamındaki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir. Bu hüküm uyarınca icra kefaletlerinin de yukarıda belirtilen şekil şartlarına uygun olarak yazılması gerekmektedir. Aksi takdirde icra kefaleti de şekil şartlarına uyulmadığı için geçersiz olacaktır. Yargıtay’ın içtihatları da bu yöndedir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin bir kararına konu olayda haciz esnasında eşin rızası olmadan borçlu adına kefil olan kişinin kefaleti Yüksek Mahkemece geçersiz bulunmuştur. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2014/13765 Esas sayılı, 2014/18394 Karar sayılı ve 24.06.2014 tarihli ilamı)
Burada icra hukuku bakımından dikkat edilmesi gereken bir husus da Türk Borçlar Kanunu’ndaki şartlara aykırı olarak düzenlenen ve bu sebeple de geçersiz olan icra kefaletlerinin süresiz şikayete konu olmasıdır. Şikayet prosedürü İcra İflas Kanunu’nun 16. maddesine göre iflas daireleri tarafından yapılan işlemlerin kanuna aykırı olması veya olaya uygun bulunmamasından yahut hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz bir şekilde sürüncemede bırakılmasından dolayı ilgililerin icra mahkemesinden icra ve iflas hukukuna aykırı bu işlemlerin iptalini veya düzeltilmesini istemeleridir.
Hükmün 2. fıkrasında ise bir hakkın yerine getirilmemesi ve sebepsiz sürüncemede bırakılması hallerinde ilgili işlemin süresiz şikayete tabi olduğu belirtilmiştir. Yukarıda belirtilen Yüksek Mahkeme kararında icra kefaletleri ilamların icrasına ilişkin hükümlere tabi olduğu için şekil şartlarına aykırı olarak düzenlenen ve bu sebeple de geçersiz olan icra kefaletlerinin ilama aykırılık niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Bu sebeple de Yargıtay’a göre bu tarz kefaletler İcra İflas Kanunu madde 16/2 kapsamında süresiz şikayete tabidir.
Kefalet Türleri
Türk Borçlar Kanunu’na göre kefalet türleri adi kefalet, müteselsil kefalet, birlikte kefalet, kefile kefalet ve rücua kefalet olarak 5 tür olarak sınıflandırılabilir.
Adi Kefalet
Adi kefalette alacaklının alacağını tahsil etmek için kefile başvurmadan önce asıl borçluya başvurması gerekmektedir. Alacaklı asıl borçludan alacağını tahsil edemezse kefilden alacağını talep edebilmektedir. Alacaklının asıl borçluya başvurmadan kefile başvurması halinde kefilin “önce borçlunun takip edilmesi gerektiğini” ileri sürmesi defi niteliğinde olup kefil bu durumda ödemeden kaçınma hakkına sahiptir. Öğretide bu defi “tartışma defi” olarak da tanımlanmaktadır. önce borçlunun takip edilmesi gerektiğinin ileri sürülmesidir. Ancak hükümde 4 bent halinde doğrudan kefilin takip edilebileceği yani bu definin ileri sürülemeyeceği haller belirtilmiştir. Bunlar;
a. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması,
b. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi,
c. Borçlunun iflasına karar verilmesi,
d. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması
Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya borçluya konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
Müteselsil Kefalet
Yukarıda kefalet sözleşmesinin şartlarında da belirtildiği üzere müteselsil kefaletten bahsedebilmek için kefilin müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul ettiğini yazılı olarak belirtmesi gerekir. Müteselsil kefalette alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden doğrudan kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması ya da açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekmektedir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.
Birlikte Kefalet
Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olmaktadır.
Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilmektedir.
Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir.
Alacaklı, kefilin aynı alacak için başka kişilerin de kefil olduğunu veya olacağını varsayarak kefalet ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan gerçekleşmemesi veya kefillerden birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan kurtarılması ya da kefaletinin hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan kurtulur.
Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil olanlardan her biri, kefalet borcunun tamamından sorumlu olur. Ancak, borcu ödeyen kefil aksine anlaşma olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahiptir.
Kefile Kefil
Kefile kefil, alacaklıya kefilin borcu için güvence veren kişidir. Güvence veren bu kişi adi kefil gibi sorumlu olmaktadır.
Rücua Kefil
Rücua kefil ise; kefilin borçludan rücu alacağı için güvence veren kefildir.
Comentários